Yazar: Mavi Yeşil /
İstanbul'luyum ve aile geçmişim de İstanbul'da yeşermiş, kökleşmiş... Her şehrin kendine özel bir kültürü, yaşam şekli ve değerleri vardır. Hiçbir şehrin değer ve özellikleri de bir diğerinden daha üstün değildir.
Ailem, benden daha şanslı olarak İstanbul'un eski değerlerini yaşamış ve bize anlatmıştı... Ben de onlardan edindiğim İstanbul'a özel değerleri yaşamaya, sürdürülebilir olanlarını sürdürmeye çalışan bir İstanbul'luyum.
Bir defa, Yanni-Taki-Aleko-Yasef-Dikran-Anastas-Rober-Akabi-Raşel-Serkiz-Koço-Bedros-Jirayr, vs gibi ekaliyet dediğimiz İstanbul yerlisinden arkadaşları olmamış, onlarla kahvede, maçta, tavernalarda, okullarda, beraberce ağlayıp gülmemiş dostlarımız pek de İstanbul'lu sayılmaz.
Küçüksu'da kurulan mısır kazanlarından Alibeyköy'ün sütlü kaynamış mısırlarından yemek nasip olmamış, Çengelköy salatalığını bostanından koparıp tatmamış, Gülhane parkında Karagöz-Hacivat oyunu seyredememiş, Çiçek Pasajının Entel Cavit'i ile sohbet edememiş, Tepebaşı Çocuk Tiyatrosunun zevkine varamamış, Sulukule'de Raks evlerine gitmemiş, Karatrenlerin içinde kovalamaca oynamamış, Kumkapı'da rakı sofrasına... dostça oturup, yine dostça kalkmamış akşamcılar, Moda'daki Koço'yu bilememiş ve nefis mezelerinden tatmamış dostlarımız "Eski İstanbul'luyum" diyemez.
Kapalı Çarşı'nın tüm kapılarından girip çıkmamış, Tahtakale, Sirkeci ve Beyazıt arasında bulunan o gizemli eski iş hanların en az 10 tanesinin adını ezbere bilemeyen ve o hanlarda özellikle hangi esnafın bulunduğunu öğrenmemiş, Taksim Eftalafos Kahvesinde nargile içmemiş veya içenleri seyretmemiş dostlarımız, Beyoğlu'ndaki Abanoz Sokağını, Yüksek Kaldırımın sosyetik aşiftelerini bilmeyen, Yeşilçam Sokağının eski halini, oraya yakın aport da iş bekleyen Figüran Kahvelerini ve oralardaki sohbetlere şahit olmamışlar, Tepebaşı'ndaki Müzisyenler Kahvesini ve organizatör Sarı Orhan'ı bilmeyenler. Sarıyer sahilinde balık, Pendik Hilmi Gazinosunda pilaki yememiş olanlar,
Süreyya Plajında denize girememiş, Adaların tümünü gezememiş, Gaskonyalı Toma'yı ve Bostancı'da Saksonyalı Vedat'ı tanımamışsan,
Rahmetli Sanat güneşimiz Zeki Müren'i Gar Gazinosunda izleyememişsen, Notre Dame de Sion Fransız Kız Okulu önünde kız araklama teşebbüsünde bulunmamışsan, Galatasaray da Uc Horan Ermeni Kilisesinin arka sokagindaki Torkom da topik yememisssen, Beyoğlu'ndaki Atlantik'de sosisli ve Amerikan salatalı sandviç yememişsen, İmam Sokak'taki meşhur Çağlayan Saz'a gitmemişsen, Yine Beyoğlu Rebul Eczanesinden Limon veya Lavanta Kolonyası almamışsan, Bakara'dan iskarpin alıp, Gömlekçi Daniş'de ısmarlama gömlek diktirmemişsen, Galatasaray'daki Zara'dan giyim aksesuarı almamış veya o nefis vitrinleri seyredememişsen, Kurbağalı Derenin o meşhur kokusunu da duymamışsan, Todoride meze yemediysen, eski İstanbullu sayılmazsın..

Haliç'de torik balığı yakalıyıp Lakerda yapmamış olanlar,
Beyoğlundaki İnci Pastahanesi'nde porifiterol,
Saray Muhallebicisinde tavuk göğsü tatmamış ,
Taksim İşkembecisini ve de Feriköy'deki, Balat'taki meşhur işkembecileri bilmeyen dostlarımız sadece İstanbul'da yaşayanlar diye tanımlanırlar...
Beyoğlu'nun o gizemli apartmanlarının içini merak edip gezmemiş olanlar,
Beyoğluspor Klübünün Rumlara ait bir lig takımı olduğunu bilmeyenler,
Ramazanlarda oruç tutanın, tutmayanın nasıl kardeşce yaşadığını tatmamış olanlar,
Ve bu anlattıklarıma daha binlerce ilave olacak
İstanbul'un özelliklerini bilmeyenler;
İstanbul'luyum diyemezler...
0 yorum:
Yorum Gönder